PROJE HİZMET

Mera Islah Projesi

Mera Islahı
Çayır meralar yeryüzünde hayatın varoluşundan günümüze kadar insanoğlunun beslenme ihtiyacını karşılayan en önemli kaynaklardan birisi durumundadır. Başlangıçtan bu güne kadar insanoğlunun yaşam tarzında her ne kadar köklü değişiklikler olsa da, çayır ve meraların onların yaşamındaki önemini muhafaza etmiştir. Çayır ve meraların gelecekte de insanoğlunun yaşamında önemli bir yere sahip olması kaçınılmazdır. İnsanoğlunun başlangıçtan günümüze kadar yaşam tarzında ortaya çıkan değişiklikleri 3 ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar;
 
1- Başlangıç Dönemi
    İnsanlar bu dönemde yaşadıkları çevreden bitki toplayarak ve bu bitki örtülerinde beslenen hayvanları avlayarak besin ihtiyacını karşılamaya çalışmışlardır. Bu dönemde insanlar gününün büyük bir bölümünü besin ihtiyaçlarını karşılamak için bitki arama, hayvan avlama gibi faaliyetlere ayırmışlardır.
 
2- Hayvanların evcilleştirildiği Dönem
    Bu dönemde tabii bitki örtülerinden toplanan yiyecekleri tüketmenin yanı sıra evciltilen hayvanların ürünlerinden de istifade edilmiştir. Zira artan nüfusa bağlı olarak insanların aktivite sahaları daralmış ve besin temin etme güçlenmiştir. Bu durumda kendilerinin direkt tüketemedikleri bitkileri hayvanlara yedirerek hayvansal besin temin etme yoluna gidilmiştir.
 
3- Yerleşik Hayata Geçiş
    Bu dönemde insanlar yavaş yavaş yerleşik hayata geçiş yapmışlardır. Evciltilen hayvanların ürünlerinden faydalanmanın yanı sıra kısmen de bitki yetiştiriciliğinde de ilerlemeler kaydedilmiştir. İlk bitki yetiştiriciliğine ait arkeolojik bulgulara verimli yarım ay (Harran, Basra, Mısır üçgeni) ve ana yurdumuz Orta Asya’da rastlanmaktadır. Örneğin, Orta Asya’da yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö. 10.000 yıllarına ait arpa tohumlarına ve toplu hayvan sürüsü kalıntılarına rastlanmıştır. 
 
İnsanoğlunun geçmişten günümüze sergilediği yaşam tarzına ait açıklamalardan da anlaşılacağı gibi ilk 2 dönemde insanoğlu besinlerinin tamamını tabii bitki örtülerinden (çayır, mera, orman vs) karşılarken, 3. dönemde tabii bitki örtülerine ilaveten tarım alanları da bu konuda devreye girmiştir. Tabii bitki örtüleri içerisinde çayır ve mera alanlarının önemli bir yeri vardır. Örneğin, Dünya Gıda ve Tarım Kuruluşunun 1992 raporlarına göre Anakara yüzeyinin yaklaşık % 25’i daimi çayır-mera alanlarından meydana gelmektedir. Bunun haricinde otlatılan tarım alanları, ormanlar ve çalılıklar da hesaba katıldığında dünyadaki karasal yüzeyin yaklaşık % 70’i otlatılarak değerlendirilmektedir. Dünyada meydana getirilen primer üretimde (bitkisel üretim) tarım alanları % 8’lik bir paya sahip olmasına karşılık, çayır ve mera alanları % 16’lık bir paya sahiptir. 
Ülkemizde ise 1940’lı yıllarda 46 milyon hektar olan mera varlığımız, çeşitli faktörlerden dolayı 1950’li yıllarda 37 milyon hektara ve günümüzde 21,7 milyon hektara düşmüştür. (Ülkemizde mera, orman ve tarım alanlarının ölçümleri tamamlanmadığı için bu konuda verilen farklı rakamlar kaynağına göre değişim göstermektedir.) 
Ülkemizde mera alanlarının tahribatında hukuki boşlukların önemi büyüktür. Tarihi kayıtlara göre Anadolu’da M.Ö. 1350-1390 yıllarında yaşayan Hititler’in mera ve otlak alanlarının kullanımı ile ilgili otlatma kanunu yaptıkları belirtilmektedir. Ülkemizde Osmanlı Döneminde ve Cumhuriyet döneminde meralarla ilgili kanuni düzenlemeler yapılmış ise de ihtiyaca tam anlamıyla cevap verememiştir. Meralarla ilgili kapsamlı ilk kanun teklifi 1958 yılında verilmiş, fakat kanun çıkarılamamıştır. Bu tarihten 40 yıl sonra 25 Şubat 1998 tarihinde TBMM’de oylamaya katılan tüm milletvekillerinin kabul oyuyla Mera Kanunu yasalaşmış ve 28 Şubat 1998 tarih ve 23272 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4342 sayılı Mera Kanunu ile doğal yem alanlarının geliştirilmesi, korunması ve sınırlarının muhafaza altına alınması amaçlanmıştır. Bu gelişme meralarımız açısından hukuksal boyutta çok önemlidir. Ancak bugüne kadar kanunun uygulanmasında beklenilen performans gösterilememektedir. Kanun gereği olarak bir an önce meralarımızın tespit ve tahdit işlemleri tamamlanmalı ve mera fonunda biriken kaynakla bu alanların ıslahı yoluna gidilmelidir. 
Ülkemiz, tüm doğal kaynaklarında olduğu gibi, çayır ve mera alanlarını da sürdürülebilir kullanım ilkesinden hareketle, gelecek nesillerin istifadesine sunmak zorundadır.